Kast ve taksir suçun manevi unsurlarını oluşturur. Bir suçun oluşmasında ve yargılamasında en önemli unsurlardan biri suç konusu fiilin kasten mi yoksa taksirle mi işlendiği sorusudur. Bunun nedeni taksirli hareketlerin kanunda açıkça belirtilmediği hallerde cezalandırılmamasıdır.
A-KAST
Kastın kanuni tanımı TCK m.21/1’de düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu tanıma göre kast iki unsurdan oluşur. Bu unsurlar bilme ve istemedir. Tanımda ve bağlacı kullanılmasından anlaşılacağı üzere kastın oluşumu için bu iki unsurun birlikte bulunması gereklidir. Bu unsurlardan bilme, failin suçun kanuni tanımında yer alan unsurları bilmesini; isteme ise failin bu unsurların gerçekleşmesini istemesidir.
Bir suçta kasttan söz edebilmek için failin, suç konusu fiili uyguladığı zamanda aynı anda kasta sahip olması gerekir. Suç konusu fiilin uygulandığı zamandan kastedilen tek hareketli suçlarda, hareketin yapıldığı andır. Çok hareketli suçlarda kast, ilk hareket yapıldığı esnada ikinci hareketin yapılmasına da yönelmelidir ve iki harekette de bulunmalıdır. Fiilden önce veya sonra bulunan kast dikkate alınmaz. Dikkate alınabilmesi için fiil ve kastın birlikte var olması gerekir.
1-Kastın Türleri
a-Doğrudan Kast
Doğrudan Kast TCK m.21/1’de düzenlenmiştir. İlgili Kanun maddesine göre doğrudan kast : “Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.”
Doğrudan Kast, failin hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi veya kesin olarak öngörmesidir . Failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerin yanı sıra, hareketinin zorunlu neticesi ya da kaçınılamaz yan neticesi olarak öngördüğü ve iradi olarak kabul ettiği her şey, bunları istemese dahi doğrudan kastın kapsamındadır .
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7596 Esas, 2023/311 Karar, 06/02/2023 tarihli kararında doğrudan kastın unsurlarıyla ilgili şu kararı vermiştir:
“Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kastla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.”
Yalnızca doğrudan kast ile işlenebilen suçların kanuni tanımlarında “bilerek”, “bildiği halde”, “bilmesine rağmen”, “öğrenmesine rağmen” gibi failin suçun unsurlarını ve neticeyi bilmesi aranır.
Örneğin Parada Sahtecilik başlıklı TCK m.197/2,3 : “Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere bu suç sadece doğrudan kast ile işlenebilir.
b-Olası Kast
Olası kast TCK m.21/2’de düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre olası kast: “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.”
Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere kanun koyucu, olası kastın oluşabilmesi için bilmeyi değil öngörmeyi yeterli bulmuştur, istemenin ise gerekli olmadığını söylemiştir. Olası kastta doğrudan kasttan farklı olarak suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmekle birlikte bu unsurların gerçekleşmesi kesin değil, ihtimal dahilinde görülmektedir.
Olası kastın varlığı için fail, tehlikenin varlığını bilmeli ve bu tehlikenin gerçekleşme ihtimalini ciddiye almalı ve neticeyi bir ihtimal olarak öngörebilmelidir. Bu öngörme hayatın olağan akışından kaynaklanabileceği gibi, failin kişisel özelliklerine bağlı olarak teknik bilgi birikiminden de kaynaklanabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/480 Esas, 2012/207 Karar, 22/05/2012 tarihli kararında doğrudan kastın olası kasttan ayrılması konusunda şunları söylemiştir:
“Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçüye gelince, buradaki en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasttan ayıran ölçüt, suçun yasal tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır.”
B-TAKSİR
Taksir TCK m.22/2’de tanımlanmıştır: “ Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.”
Taksir istisnai bir işleniş şeklidir ve ancak kanuni tanımında açıkça taksire yer verilen suçlar taksirle işlenebilir. Taksirli bir fiilin cezalandırılabilmesi için de suçun kanuni tanımında açıkça taksirin açıkça belirtilmesi gereklidir. Taksirle işlenebilen bir suça teşebbüs ve iştirak mümkün değildir.
Taksirle bir suçun işlenebilmesi için, somut olayda özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış, bu davranışın neticeye sebep olması ve netice objektif olarak isnat edilebilmelidir. Taksirin oluşmasında esas unsur objektif özen yükümlülüğünün ihlal edilmesidir. Objektif özen yükümlülüğü, ortalama bir zeka ve eğitim seviyesine sahip, ortalama bir insanın sorumluluğunu ifade etmektedir. Taksirli suçun oluşabilmesi için ayrıca bu ihlalin tipik bir neticeye sebebiyet vermesi gerekmektedir. özene aykırı davranış ve netice arasında illiyet bağı bulunmalıdır ayrıca bu netice failin fiilinin eseri olmalıdır.
2-Taksirin Türleri
Taksirin bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir olmak üzere iki türü vardır. Bilinçsiz taksir TCK m.22/2’ de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Bilinçsiz Taksir: “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.”
Bilinçli taksir TCK m.22/3’te düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre Bilinçli Taksir: “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.” Şeklinde tanımlanmıştır.
Bilinçli taksir ile bilinçsiz taksir arasındaki en önemli fark öngörme unsurudur. Bilinçsiz taksirde netice öngörülmezken, bilinçli taksirde netice öngörülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/12-698 Esas, 2014/201 Karar, 22.04.2014 tarihli kararına göre:
“Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir.”
3-Olası Kast ile Bilinçli Taksir Arasındaki Fark
Çoğu zaman somut olayda olası kast ile bilinçli taksiri ayırmak zor olabilmektedir. Bu ayrım konusunda Frank tarafından ifade edilen formül şöyledir; fail “öyle ya da böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim” diyorsa olası kast; buna karşılık, “neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim” diyorsa bilinçli taksir söz konusudur . Bilinçli taksir ve olası kastta ortak olan unsur failin neticenin gerçekleşmesini öngörmesidir. Ayrılan noktası ise failin; olası kastta bu neticeyi istemesi, bilinçli taksirde ise neticeyi istememesidir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2019/1953 Esas, 2019/3650 Karar, 10/09/2019 tarihli kararında bu ayrımı şu şekilde açıklamıştır:
“Olası kastla bilinçli taksirin ortak yönleri her ikisinde de neticenin öngörülüyor olmasıdır. Olası kast ile bilinçli taksiri ayıran nokta bilinçli taksirde neticenin istenmemiş olmasına rağmen gerçekleşmesi, olası kastta ise gerçekleşen neticenin dolaylı bir netice olması, bu neticenin gerçekleşmesini istemenin mutlak olmaması ancak bu netice ile ilgili olarak kayıtsız kalınmasıdır.”
C-Kasten veya Taksirle İşlenen Suçların Örnek Yargıtay Kararları
1-Kasten Öldürme – Taksirle Öldürme
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/1226 Esas, 2003/229 Karar, 30/09/2003 Tarih
“Bağlı oldukları grupların birbirlerine üstünlük sağlamak istemeleri nedeniyle aralarında husumet bulunan sanık ve mağdurun olay günü de bu nedenle tartıştıkları, tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, sanığın ruhsatsız tabancasını, ateşli silahın mutlak öldürücü mesafesi içinde bulunan 2-3 metreden mağdurun hayati tehlike doğuracak bölgelerini hedef almak suretiyle yaptığı atışlarla onu hayati tehlike doğurmayacak ancak 60 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralamasında, öldürme kastını taşıdığı kabul edilmelidir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve 2013/12-698 Esas, 2014/201 Karar, 22.04.2014 Tarih
‘’Motosiklet sürmesi için ehliyeti olmayan ve arkadaşına ait motosikletle meskun mahal yakınlarında, geceleyin, alkollü ve süratli şekilde seyrederken yol içindeki koyun sürüsüne ve sürü içindeki çobana çarparak bir kişinin ölümüne neden olan sanık, aydınlatma olmayan bu yolda karşısına bir araç ya da insan çıkabileceğini ve çarparak onun ölümüne neden olabileceğini öngörmüş, ancak şoförlük yeteneklerine, şansına ve yolun boş olacağı ihtimaline güvenmek suretiyle sonucun gerçekleşmeyeceği yönünde yanlış düşünceyle hareket etmiştir. Buna karşılık, istemediği, ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek olan objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmamış, bu bağlamda motosiklet sürmesi için ehliyeti olmamasına ve alkollü olmasına rağmen görüş hakimiyeti dışına çıkacak biçimde motosikleti süratli bir şekilde kullanmıştır. Bu nedenle, meydana gelen ölüm olayında sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilmelidir. Diğer yandan, suçun “basit taksirle mi”, yoksa “bilinçli taksirle mi” işlendiğinin belirlenmesi açısından, olayda ölenin de kusurlu olup olmamasının hiçbir önemi bulunmamaktadır.’’
2-Doğrudan Kast ile Öldürme – Olası Kast ile Öldürme
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2020/4640 Esas, 2021/412 Karar, 27/01/2021 Tarih
“Sanık ...'ın tabanca ile fırına doğru ateş ettiği sırada atış mesafesi itibariyla fırının önünde bulunan kişilerin isabet alabileceğini öngörmesine rağmen sonucu kabullenerek eylemine devam etmesi nedeniyle olası kastla hareket ettiği anlaşıldığından, maktul ...'ın ölümü ile sonuçlanan eyleminden dolayı olası kastla öldürme yerine doğrudan kastla öldürme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,”
3-Bilinçsiz Taksirle Yaralama – Bilinçli Taksirle Yaralama
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/275 Esas, 2008/49 Karar, 11/03/2008 Tarih
“Sanık sürücünün önünde seyreden aracın ani fren yapması üzerine kendisinin de fren tedbirine başvurmasına rağmen kullandığı tankerdeki sıvı yükün etkisiyle duramayıp aracıyla öndeki aracın sol arka köşesine vurması ve kontrolden çıkarak diğer şeride geçtiğinde karşı yönden gelen araçla çarpışması biçiminde gelişen olayda, neticeyi öngöremeyen failin sorumluluğu taksir düzeyindedir. Olayda bilinçli taksirin öngörme koşulu gerçekleşmemiştir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerekir.”
4-Bilinçli Taksirle Yaralama – Olası Kastla Yaralama
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/446 Esas, 2015/17136 Karar, 06/11/2015 Tarih
“Sanığın, mermi kalıp kalmadığını kontrol ettiği ruhsatsız silahı yere paralel şekilde tutarak tetiğe basması sonucunda, nişan sahibine ait evin cam balkonlu kısmında bulunan kişilerin yaralanabileceğini öngörebilecek durumda olmakla birlikte, meydana gelen neticeyi istemediği gibi, eylemi ile doğabilecek her türlü kanuni sonucu da kabullenmediği, böylece sorumluluğunun bilinçli taksir hükümleri kapsamında kaldığı ve şikayetçi olmayanların yaralanmalarının niteliğine göre eyleminin TCK'nın 89/1. maddesi kapsamında kalması ve TCK'nın 89/5. maddesi uyarınca takibinin de şikayete tabi olması, yaralananların sanık hakkında şikayetçi olmamaları karşısında, şikayet yokluğu nedeniyle verilen düşürülme kararında, kanuna ve hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısının, sanığın eyleminin hatalı nitelendirildiğine, eylemin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğuna, eylemin bilinçli taksirle yaralama olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğuna ilişkin ve sair temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 06.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Hukuk Fakültesi Öğrencisi
Kaan Yüksel
Kaynak
[1] Koca, Mahmut / Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, sf. 169
[2] Koca, Mahmut / Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, sf. 169
[3] Koca, Mahmut / Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, sf.177