Tebligat, bir yargılamaya ilişkin olan işlemleri, o yargılama ile ilgili kişilere, kanunda belirtilen usule uygun olarak bildirmek için yapılan resmi bir belgelendirme işlemidir. Tebligat Kanunu'nda belirtilen merciler, Sartlar ve kurallar dışında resmî tebligat işlemi yapılamaz. Usulsüz tebligat ise tebligatın kişi, yer veya zaman bakımından usulüne uygun olarak yapılmaması anlamına gelmektedir. Bu yazımızda Usulsüz tebligat ve usulsüz tebligatın hukuki sonuçlarına değineceğiz.
GERÇEK KİŞİLERE YAPILACAK TEBLİGAT HAKKINDA;
Tebligat Kanunu madde 10'a (bilinen adreste tebligat) göre; Tebligat, tebliğ yapılacak sahsa ait olduğu bilinen en son adresinde yapılır. Ancak kişinin bilinen adresi tebligata elverişli değilse tebligat kişinin adres kayıt sistemi olan mernisteki güncel adresine göre yapılmaktadır. Bununla birlikte tebligat yapılacak kişi, muhatap olarak adlandırılır. Asıl kural tebligatın bizzat muhataba yapılmasıdır. Fakat tebligatın bizzat muhataba yapılmasının mümkün olamayacağı durumlarda tebligatı muhatap adına almaya yetkili kişilere tebligat yapılması söz konusu olabilir. Buna ilişkin olarak Tebligat Kanunu m. 16'da 'kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.' denilmek suretiyle kurala bağlanmıştır. Bu maddenin geçerli olarak uygulanabilmesi için; asıl tebligat yapılacak kişinin konutta bulunup bulunmadığı çelişkiye mahal vermeyecek şekilde belirlenmiş olmalı ve tebligatı teslim alacak kişi ile asıl kişinin aynı konutta yasaması gerekmektedir. Örneğin aynı binada yasayan komsuya yapılan tebligat usulsüz sayılacaktır. Bununla birlikte tebligat yapılan kişinin ilgili adreste devamlı olarak oturması gerekir. Örneğin kişinin yılın belli dönemlerinde tatil amaçlı gittiği yazlığa yapılan tebligat usulsüzdür.
Ve son olarak tebligat yapılacak kişi görünüşü itibariyle 18 yasından büyük olmalı ve tebligat yapılacak kişinin belirgin bir şekilde ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Bu Sartların mevcut olması durumunda ilgiliye tebligat yapılır, imzası alınır. Bu husus evrakta belirtilir. Muhatap harici bir kişiye yapılan tebligat, yapıldığı tarihte tebliğ edilmiş sayılır. Aynı zamanda tebliğ mazbatasının ihtiva etmesi gereken hususlar da Tebligat Kanunu m. 23'te belirtilmiş olup bunlar;
1. Tebliği çıkaran merciin adını,
2. Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
3. Tebliğ olunacak sahsın adını, soyadını ve adresini,
4. Tebliğin mevzunu,
5. Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,
6. Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
7. 21 inci maddedeki durumun taaddüdü halinde bu hususlara müteallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,
8. Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
9. Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını İhtiva etmesi lazımdır.
Muhatap Veya Muhatap Yerine Tebligat Yapılacak Kişinin Adreste Bulunmaması Ya da Tebligatı
Almaktan Kaçınması Durumunda Tebligat Nasıl yapılmaktadır?
Tebligat yapılacak kişi veya bunun yerine tebligat kendisine yapılacak kişi adreste bulunmazsa veya tebligatı almaktan kaçınırsa tebligat MUHTARA yapılır. Ayrıca tebligatın adreste yapılamadığına dair kapıya ihtarname yapıştırılır. Bu durum en yakın komsuya, yöneticiye veya bina görevlisine bildirilir. Bu durumda ihtarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Eğer kapıya ihtarname yapıştırılmazsa bu durumda usulsüz tebligat gündeme gelecektir.
Muhatap Adına Tebligatı Kabule Yetkili Kişinin Muhatabın Adresten Geçici Olarak Ayrıldığını Bildirmesi Durumunda Tebligat Nasıl Yapılmaktadır?
Muhatap adına tebligatı kabule yetkili kişilerin, muhatabın geçici olarak bir yere gittiğini beyan etmesi durumunda bu beyanda bulunan kişiye ilişkin bilgiler tebliğ tutanağına yazılır. Daha sonra ilgili kişi bu tutanağı imzalar tebliğ evrakı bu kişilere verilir. Bu kişiler tebliğ evrakını almaktan kaçınamazlar. Tebligat, tebliğ evrakının muhatap adına tebligatı kabule yetkili kişilere verildiği tarihte yapılmış sayılır. Tebligatı almaya yetkili kişi muhatabın adresten geçici olarak ayrıldığını bildirerek tebligatı almaktan kaçınırsa tebligat yine muhtara yapılır ve buna ilişkin ihtarname kapıya yapıştırılır. Bu durumda tebligat ihtarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren 15 gün sonra yapılmış kabul edilir.
Gösterilen Adresin Muhataba Ait Olmaması Veya Bu Adresten Tasınmış Olması ya da Bu Adreste Hiç Yasamamış Olması Durumunda Tebligat Nasıl Yapılmaktadır?
Gösterilen adres kişinin adres kayıt sistemindeki adresi olmasına rağmen kişi ilgili yerde hiç bulunmamış veya o yerden sürekli olarak ayrılmış olabilir. Bu durumda tebliği yapacak memur ilgili evrakı yerleşim yerinin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veya görevli memurlara teslim eder. Tebligatı muhtara veya başka bir görevliye yapıldığına dair bilgi içeren ilgili ihtarname binanın kapısına yapıştırılır. Tebliğ tarihi ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih olarak kabul edilir.
Vekille Takip Edilen İşlerde Tebligat Nasıl Yapılmaktadır?
Tebligat Kanunu madde 11’e göre “Vekil vasıtasıyla takip edilen islerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Avukat tarafından takip edilen islerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılır.” Dolayısıyla vekil aracılığıyla takip edilen iste tebligat sadece kişinin kendisine yapıldığında tebligat usulüne uygun olmayacaktır. Aynı zamanda tebligatın yapılacağı saat de önemli olup, avukat tarafından takip edilen islerde tebligat büroya resmi çalışma gün ve saatleri içerisinde yapılmadı ise tebligat yine usulsüz olacaktır. Bununla birlikte stajyer avukata yapılan tebligatın geçersiz olduğu da aşağıda sunduğumuz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile sabit hale gelmiştir.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/2-1287 K. 2019/90 7.2.2019 tarihli kararına göre; 'Avukat stajyerinin ancak avukatın yazılı oluru ile onun gözetimi ve sorumluluğu altında, sulh hukuk, sulh ceza mahkemeleri ve icra mahkemelerinde avukatın takip ettiği dava ve islerle ilgili duruşmalara girebileceği ve icra müdürlüklerindeki isleri yürütebileceği kabul edilmiş; avukat ile stajyer avukat arasındaki ilişki is akdi ya da hizmet akdine dayalı olmayıp kanuni bir ilişki olup avukat stajyerinin, Tebligat Kanunu 17. maddesinde sayılan daimi çalışan veya müstahdem sıfatını taşımadığı anlaşıldığından; gerekçeli kararın stajyer avukata tebliğine ilişkin avukatın yazılı bir oluru bulunmadığı gibi, kararın “çalışan” sıfatıyla stajyer avukata tebliği geçersizdir. Davacı vekilinin tebliğden haberdar olduğunu beyan ettiği tarih itibariyle yapılan temyiz istemi süresinde olduğundan, yerel mahkemenin ek kararının bozularak kaldırılmasına karar verilerek direnme kararına yönelik temyizin esastan incelenmesine geçilmiştir.' denilmiştir.
TÜZEL KİŞİLERE YAPILACAK TEBLİGAT HAKKINDA;
Tüzel kişilere yapılacak tebligatın onların yetkili temsilcilerine de yapılabilmesi mümkündür. Eğer birden fazla yetkili temsilci varsa, bunlardan birine tebligat yapılabilir. Kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir nedenle mutat is saatlerinde is yerinde bulunmadıklarında veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ orada hazır bulunan memur veya hizmetlilerden birine yapılır. Tebligat bu kişilere yapıldığında yetkili temsilciye yapılmış sayılır.
USULSÜZ TEBLİGATIN SONUÇLARI
Yukarıda saydığımız Sartlara uygun olmayacak şekilde yapılan usulsüz tebligat durumlarında uygulamada da gördüğümüz üzere oldukça önemli hak kaybı yaşanabilmektedir. Fakat bilinmelidir ki; usulsüz tebligat direkt olarak geçersiz olmayacaktır. Usulsüz tebligat muhatap tarafından öğrenilirse bu andan itibaren tebliğ edilmiş kabul edilir. Muhatabın usule uygun yapılmayan tebliği öğrenme tarihi tebliğ tarihi sayılacaktır. Ancak usulsüz tebliğ muhatap tarafından öğrenilmedikçe herhangi bir sonuç doğurmaz. Buna ilişkin Yargıtay kararına göre;
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESI 22.04.2015 TARİH , 2015/8686 E., 2015/10934 KARARA GÖRE; 'Tebligat işlemlerinde usulsüzlük durumu ortaya çıktığında, tebliğin geçerli hale gelmesi için önemli bir nokta, muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarihtir. Tebligat Kanunu madde 32/2’ye göre, usulsüz tebliğ durumunda, muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih esas alınır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihinin aksi karsı tarafça tanıkla ispat edilemeyip, sadece yazılı belge ile ispatlanabilir.' denilmiştir.
USULSÜZ TEBLİGAT ŞİKAYETİ
Tebligatın usulsüz olarak yapılması muhatabın hak kaybına uğramasına yol açabilir. Bu şekilde tebligatın usulüne aykırı olarak yapılması kişinin bir hak kaybına uğramasına yol açtıysa muhatap tebligatın düzenlendiği idareye tebligatın usulsüz olduğunu bildirebilir. Ayrıca muhatap tebligatın usule aykırı olarak yapıldığını her türlü delille ispatlamak imkanına sahiptir. Usule uygun olmadan yapılan tebligat Ira İflas Hukukuna ilişkin ise muhatap IIK 16/1 gereğince usulsüz tebligatın öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde bu durumu icra mahkemesine bildirmelidir. Ancak bu tebligat sonucu yapılacak işlemler kamu düzeninden ise 7 günlük süre kısıtlaması geçerli olmayacaktır. Konuya ilişkin Yargıtay kararına göre;
YARGITAY 12. HUKUK DAIRESI E. 2015/3935 K. 2015/5133 T. 9.3.2015 kararına göre; '7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması "şikâyet" niteliğindedir. Işık'ının 16/1. maddesi gereğince de şikâyetin öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması zorunludur. Somut olayda, borçluya
ödeme emri tebligatı dışında kıymet takdiri raporunun da tebliğ edildiği, borçlunun şikâyet dilekçesinde kıymet takdir raporu tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna göre, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince borçlunun ödeme emrinden en geç kıymet takdir raporunun tebliğ edildiği 26.5.2014 tarihinde haberdar olduğu kabul edilmelidir. O halde mahkemece, borçlunun ödeme emri tebliğinden haberdar olduğu 26.5.2014 tarihinden itibaren 7 günlük süreden çok sonra 12.6.2014 tarihinde icra mahkemesine yaptığı
usulsüz tebligat şikâyetinin, IIK.nun 16/1.maddesi kapsamında 7 günlük hak düşürücü sürede yapılmaması nedeniyle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.' denilmiştir. Aynı zamanda Usulsüz Tebligatın re 'sen dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Yargıtay kararlarına göre; YARGITAY 12. HUKUK DAIRESI, 24.03.2016 T., 2015/30937 E., 2015/8775 KARARINA GÖRE; “Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususu yalnızca ilgilisinin icra mahkemesi nezdinde IIK.nun 16/1. maddesi kapsamında yapacağı şikâyet üzerine mahkemece incelenebilir. İcra mahkemesi, açıkça ileri sürülmedikçe tebligat usulsüzlüğünü re ’sen nazara alamayacağı gibi; icra dairesi dahi tebligatın usulsüz olduğunu belgeleyen icra mahkemesi tarafından verilmiş bir karar getirilmediği sürece kendiliğinden tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu dikkate alamaz.” denilmiştir. Dolayısıyla görüldüğü üzere Usulsüz Tebligat re 'sen nazara alınamayacaktır. Yukarıda da açıkladığımız üzere Usulsüz Tebligat oldukça önemli bir konu olup usulsüz tebligatın içeriği icra hukukuna ilişkin olduğunda oldukça büyük hak kayıpları yaşanabilir. Bu sebeple tebligatın usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilip edilmediği konusunda bir uzmandan destek alınmalıdır.
Stj. Avukat Yasemin Erkan